Sunday, September 26, 2010

quanta

taş üç boyutlu katı bir cisimdir
terazi iki niceliği birbirine oranlayan soyut bir kurgudur
o yüzden taş durduğu yerde ağırdır

ip bir boyutlu sonlu uzunlukta katı bir eğridir
un sıfır boyutlu sonsuz sayıda noktanın bir hacim oluşturmasıdır
o yüzden ipe un serilmez

...

Black / Pearl Jam

Saturday, August 7, 2010

İngilizce -sy eki

İngilizce -s çoğul ekidir.

-y ise -li anlamı katan eklerden biridir:
salty (tuzlu)
wavy (dalgalı)
nosy (burunlu -> burnunu her şeye sokan),
steamy (buharlı)
watery, juicy, murky, rocky, bulgy, messy, trendy vb.

Bu iki ekin biraraya geldiği birkaç hoş kelime var, -larlı gibilerinden. Genellikle günlük dil, çocuk dili çağrışımları veren bu kelimelerden birkaçı:
antsy (karıncalı -> yerinde duramayan, huzursuz)
ballsy (testisli -> cesur)
tipsy (~sallantılı -> çakırkeyif)
artsy (sanatlı, gösterişli)

Not 1: Bazı kelimelerde, -y eki eklenmeden kelimenin son sessizi çiftleniyor. Seslisi kısa olan tek heceli kelimelerde oluyor bu: muddy (kşz. bloody), cloggy, starry (kşz: hairy), iffy (kşz. spoofy), sunny (kşz. moony) vb.

Not 2: -y eki isimlerin olduğu gibi fiillerin de sonuna geliyor, o fiili yapan anlamında: scary (~korkutan), shifty, dodgy, runny (akan) vb.

Not 3: -y eki telaffuzu sesli ile biten ender kelimelerden sonra -ey şeklini alabiliyor: gooey

Friday, May 28, 2010

van gogh sarısı

zeno'nun okunun hedefe ulaşması için
ihtiyacı olan şey, sabır, hani olmayan

kör edici güneş, ve pür nur, ve ısı
belki otuz metrelik kaldırım kilometrelerce uzuyor
bitmeyen bir ay ciklet gibi uzuyor
adımlar sonsuz ağır, nefesler içeri dönüyor

kırık ay bir an çıplak kalıyor
mor bulut kayıyor öteye, ve ısı
derin sular kıpırdanıyor
o basınçta hayaller deforme oluyor
ucubeler izbelerde boğuluyor

çiğdem!
ve zakkum
ve sarısabırlar, ve katırtırnakları
kara çalılar, hatta çakır dikenleri
yanıklar, toz ve duman,
ve saman tozu

elinden tutsam
kelebek kanadı
ve peri tozu

aşil son bir gayretle ileri atılıyor
ve kaplumbağa bir adım daha atıyor

Tuesday, May 18, 2010

bekarlar hariç

amalar ülkesinde herkes görünmez adam
herkes şaşı kalkmış solundan yataktan
bekarlar hariç

bir tek beş kapısı açıkken hep düşeş geliyor
kapalı türksel hattıma sürekli vahiyler geliyor
evde yokum sayın tanrım pazara kadar gittim gelicem
iki güne gelemezsem menekşeleri sularsınız inşallah
malumunuz, gidip de dönmemek var, delirip de ölmemek var
bunu en iyi siz bilirsiniz sayın tanrım, alim-i mutlak olarak
kadir-i mutlak olmak da zor iş, tabii size zor yok
kûn deyince oluyoruz, okuyun derseniz kaytarıyoruz yalnız biraz
rica etsem bir dahaki kutsal kitabı tv dizisi formatında yollasanız
bir de dübeş gönderin mümkünse, hatta pencidü bile olur
yoksa çok pis marsa gidiyor bu oyun, sayın tanrım

hem kel hem fodul hem kıtıpiyos
aftos piyos, iki tavuk bir horoz
bekarlar hariç

Thursday, April 22, 2010

ba'al-zebûb

kan ter içinde diğer yanına dönüyorsun
bir yanın yanıyor, diğer yanın üşüyor
üşüyen yanın sevgi istiyor
sevgiseyen yanına sinekler üşüşüyor hep
açık damarına, yumuşak karnına, içine
sinekler, o pis yumurtalarını bırakıyor hep
ah, ben düşüncesine katlanamıyorum
sen nasıl dayanıyorsun, nasıl?

sinekler zaaf kokusuna geliyor
sen zaaf ve sinek kokuyorsun
bir de gece kokuyorsun, gecenin ikisi
kipsiz zamansız bir koku, ve kesif bir gece
elim değiyor, ürperiyorsun
ne yapayım, öyle tipleri seviyorum diyorsun
öyleyse ben burada ne yapıyorum diye soruyorum
susuyorsun ve diğer yanına dönüyorsun.

Tuesday, February 9, 2010

"'izahat vermenin en münasip anı"

"İkisi konuşurlarken Neriman susuyordu. İzahat vermenin en münasip anını bekledi ve Şinasi, Fahriye'nin sözlerinden birine ilk kahkahasını attığı vakit, Neriman onun bu neşeli anını kaçırmak istemeyerek sordu:
- Sen dün akşam bize gelmişsin öyle mi?"
(Fatih-Harbiye, Peyami Safa)