Tuesday, December 25, 2012

Garden - Pearl Jam (Çeviri)


Pearl Jam'im bu şarkısının askeri bir cenaze için yazıldığına dair rivayetler var. Ölen askerin annesi askeri mezarlığa (taştan bahçe) girmek istemiyor, girdiğinde de kabul etmeyerek giriyor bütün bunların (savaşlar) gerekliliğini. Çevirebildiğim kadarıyla şarkı şöyle (orijinal sözler aşağıda):

*girmeyecek içeri, buraya içeri girmeyecek*
*girmeyecek içeri buraya, girmeyecek buraya içeri*

gözün yönlenmesi öyle yanıltıcı
canın terk etmesi mide bulandıracak denli hızlı
sorgulamıyorum varlığımızı
sadece günümüzdeki ihtiyaçlarımızı sorguluyorum

*girmeyecek içeri, buraya içeri girmeyecek*
*girmeyecek içeri buraya, girmeyecek buraya içeri*

yürüyeceğim, ellerim bağlı
yürüyeceğim, yüzüm aşağıda
yürüyeceğim, gölgeden bayrağımla
bahçenin içine, taşlı bahçenin. evet.

her şey olduktan sonra, ve hala yalnızken biz
kabul etmeyeceğim, yine de gideceğim, ellerim bağlı
yürüyeceğim, yüzüm aşağıda
yürüyeceğim, gölgeden bayrağımla
bahçenin içine, taşlı bahçenin

göstermiyorum, paylaşmıyorum
ihtiyaç duymuyorum, verebileceğin şeye

yürüyeceğim, ellerim bağlı
yürüyeceğim, yüzüm aşağıda
yürüyeceğim, gölgeden bayrağımla
bahçenin içine, bahçenin

yürüyeceğim, ellerim bağlı
bahçenin içine, taşlı bahçenin

bilmiyorum, umursamıyorum
ihtiyaç duymuyorum, verebileceğin şeye

-----

*she don't wander in, don't wander in here, she*
*she don't wander in here, don't wander in here*

the direction of the eye, so misleading
the defection of the soul, nauseously quick
i don't question, our existence
i just question, our modern needs

*she don't wander in, don't wander in here, she*
*she don't wander in here*

i will walk, with my hands bound
i will walk, with my face blood
i will walk, with my shadow flag
into your garden, garden of stone, yeah

after all is done, and we're still alone
i won't be taken, yet i'll go, with my hands bound
i will walk, with my face down
i will walk, with my shadow flag
into your garden, garden of stone

i don't show, i don't share
i don't need, yeah, what you have to give

oooh, i will walk, with my hands bound
i will walk, with my face down
i will walk, with my shadow flag
into your garden, garden, oh

i will walk with my hands bound
i will walk into your garden, garden of stone

i don't know, i don't care
i don't need, what you have to give

sonsuz

gece kara bir giysi
yalnızlık yeni gibi
kırılır kol kanat ansızın
içinde kalır hepsi

sonsuz oluş var
bu sadece ilki
kalanı için önce ölmeli
ondan sonra belki

Wednesday, September 12, 2012

Eko

Kendi hızında düşüyor şekilsiz bir taş
Düşsüz bir uykuda, dipsiz bir kuyuya
Sonra yankı, yan yan yankıyor, eko
El yordamı, kayboluş, sonra kuyunun suyu
Vardım vardım, hiç yol gelmemişim hu
Bir varmışım ama ben değilim bu, eko
Balık rızkı, solucan yemi, yosun, çamur, su
Hele bir de bulutsuz çıplak ay yarım
Mor yıldız kırılıyor kara kıpırtıda, eko
Öyle öyle çemberler dikeliyor, dik
Başlar dönüyor, bakışlar döneniyor, dik
Öyle öyle yerini yadırgıyor oturmuş taş
Su huzursuz huzursuz kıpranıyor hu
Yanıyor can, yan yan yanıyor, eko

Bir tutam tuz serptim, üfledim
Yanık kavruk yalnız yaralara
Bir serpim tuz tuttum, üfledim
Yanmış kavrulmuş izbe acılara
Deniz kokulu rüzgarlar savuruyor hu
Olmaklık da olmazlık kadar vuruyor hu

(20.12.2011)

Tuesday, July 17, 2012

Palindromik Ad Soyadı Kombinasyonları

Tersten okunduğunda aynı olan ad soyad'lardan birkaç tane derledim. Bütün isimler kurgusaldır. (Parantez içinde o soyada sahip ünlüler var.)

Nermin İmren
Nermin Işın İmren
Nermin Esen İmren (Cengiz İmren)

Neşe Şeşen (İlhan Şeşen)

Ara Kaya Kara

Yasin Enis Ay

Ali Bila (Fikret Bila)

Ali Papila (Cem Papila)

Nimet Emin

Arda Madra (Ömer Madra)

Friday, July 13, 2012

001

kalanlar gidemeyenlerdir
ve bazen dönmez o gidenler

...

ben bu elimi ayağımı
bilemiyorum nereye koyacağımı
nereye bassam karıncalar cansız
nereyi tutsam kelebekler kanatsız
tutsam nefesimi bir dakika, sonsuz
uzuyor, solumamalıyım, yoksa
varla yok arası sayısız böcek
boğulacak keşkelerle tıkalı boğazımda
gözlerimi pürdikkat kırpıyorum, usulca
korkup da havalanmasın yüzlerce ördek
sazlıklardan, yoksa avcılar ateş edecek

gece soldan sağa dönüyorum yatağımda
ağaçlar yıkılıyor göz değmemiş bir ormanda
bir şey geliyor aklıma, duruyorum aniden
bir kuş sürüsü kayalara çarpıyor
izdiham, kargaşa ve panik
eşyönlülük ya da nedensellik
sekizde sekiz suç benim oysa

çok camlardan geçtim, önce orda yok
sonra bin parça her yerde, geri dönüşsüz
bu yer, bu çorak, bu kısır bulut
bu uçsuz bucaksız, bu yerinde duran yol
bu bir zamanlar iştihayla yürüdüğüm

bir hüzün kopuyor sonra, fırtına kıyamet
kirli camlara acı acı yağmur vuruyor
son karakol burası, ötesi yaban
geceleri kıyıya gizli gizli kayıklar geliyor
solgun gölgeler sahile kendini zor atıyor
ay ışığında kayalara bazen cesetler vuruyor
yosunlar var saçlarına dolaşık, saçları gece karası
pırıl pırıl incileri denizin derininde kaybolmuş
bunca acı, ama gıkı çıkmaz ölülerin

arada bir hayalet bir ah ediyor,
belli belirsiz.

Tuesday, April 10, 2012

Duvar Dipleri

apartmanlar ve duvar dipleri
toz toprak
kertenkele, güneş, diken, taş
kırık cam ve sararmış gazete...

öyle bir hiçbiryeregitmezlik ki
her şey hep içine içine dönüyor.

küçük çemberleri arşın arşın adımlayan
dar hayatlar ve solgun yüzlü adamları
kadınları, çocukları, anneanneleri
balkonlarda naneleri ve süs biberleri
belediye konutları ya da toki evleri
yalandan basket sahası, spor aletleri
pencereleri, kör kör binlerce göz
beyaz çarşafları, teslim bayrakları...

öğleden sonranın kendini bilmez rüzgarı
bir ölü toz kaldırıyor.

bir yere çıkmayan sokakları
yer yer yeşil ve boz, kir ve gri
yerin üzerinden kayıp gidiyor
bir bulutun gölgesi, acelesi var belli
beklemez toprak, ille yağmur...

bir çekirge, yaban otlarını bile
susuzlukla sınamasın hu
diye hal diliyle dua ediyor.

uzaklarda
hiç görmediğimiz damlara yağmur yağıyor,
o odalarda
hiç bilmediğimiz insanlar sevişiyor,
ve rahme henüz düşmemiş bebekler
bir yerlerde sabırsızlıkla bekleşiyor.

(24.12.2011)

Wednesday, April 4, 2012