kalanlar gidemeyenlerdir
ve bazen dönmez o gidenler
...
ben bu elimi ayağımı
bilemiyorum nereye koyacağımı
nereye bassam karıncalar cansız
nereyi tutsam kelebekler kanatsız
tutsam nefesimi bir dakika, sonsuz
uzuyor, solumamalıyım, yoksa
varla yok arası sayısız böcek
boğulacak keşkelerle tıkalı boğazımda
gözlerimi pürdikkat kırpıyorum, usulca
korkup da havalanmasın yüzlerce ördek
sazlıklardan, yoksa avcılar ateş edecek
gece soldan sağa dönüyorum yatağımda
ağaçlar yıkılıyor göz değmemiş bir ormanda
bir şey geliyor aklıma, duruyorum aniden
bir kuş sürüsü kayalara çarpıyor
izdiham, kargaşa ve panik
eşyönlülük ya da nedensellik
sekizde sekiz suç benim oysa
çok camlardan geçtim, önce orda yok
sonra bin parça her yerde, geri dönüşsüz
bu yer, bu çorak, bu kısır bulut
bu uçsuz bucaksız, bu yerinde duran yol
bu bir zamanlar iştihayla yürüdüğüm
bir hüzün kopuyor sonra, fırtına kıyamet
kirli camlara acı acı yağmur vuruyor
son karakol burası, ötesi yaban
geceleri kıyıya gizli gizli kayıklar geliyor
solgun gölgeler sahile kendini zor atıyor
ay ışığında kayalara bazen cesetler vuruyor
yosunlar var saçlarına dolaşık, saçları gece karası
pırıl pırıl incileri denizin derininde kaybolmuş
bunca acı, ama gıkı çıkmaz ölülerin
arada bir hayalet bir ah ediyor,
belli belirsiz.
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment