otursam karşınıza iki çift laf edebilirim
saçma da olsa bir şeylerden bahsedebilirim
hasta olsanız hazır da olsa çorba yapabilirim mesela
yumurta kaynatıp soyabilirim bile zorda kalırsam
yapmaz bunların hiçbirini bir hamamböceği
daha uzunum hamamböceklerinden
daha hızlı koşarım, halı sahada kalecilik yapabilirim mesela
yan toplarda iyiyim ama hava toplarında zayıfım biraz
çocuğunuza şirinlik olsun diye takla bile atabilirim
hamamböcekleri atamaz
marketten alınan 15 kiloluk karpuzu taşırım, bana mısın demem
fırın bozulsa servisi çağırıp başında bekleyebilirim
bulaşık makinesini seri şekilde boşaltabilirim mesela
telefon çalsa açıp bakabilirim, hatta not bile alırım
bir hamamböceği ismini bile doğru yazamaz
batmakta olan şevvalin ikinci akşamının hilaline bakıp da
içimden dizeler yazabilirim
ama bu gece pansiyona dönerken
yolun kenarında gördüğüm o irice hamamböceğinin
o ayın güzelliğini bile farkettiğini sanmıyorum.
sonsöz:
hamamböceği kardeşlerimden özür diliyorum
kendilerini gereksiz yere çamura soktum çıkardım
bu şerefsizliğimden dolayı, bir gün ölünce
etimden birkaç parça kesip hamamböceklerine versinler
bu hayatı yedik, karmadan bir dahaki hayatı da yemeyelim
Friday, September 2, 2011
Wednesday, June 29, 2011
And death shall have no dominion (Çeviri)
Dylan Thomas'ın bu meşhur şiirini ilk kez The Weight of Water adlı filmde duymuştum. Daha önce Türkçe'ye müteaddit defalar çevrilmiş bu şiiri bir de ben çevireyim dedim. Her çeviri birbirine uymuyor, herkes çevirisine kendinden bir şeyler katıyor. Umut Sarıkaya'nın da dediği gibi: Benim de diyeceklerim var.
Sizi şiirle baş başa bırakıyorum:
Ve ölümün hükmünün geçtiği bir yer olmayacak.
Ve ölümün hükmünün geçtiği bir yer olmayacak.
Ölü adamlar -çıplak- bir olacaklar
Rüzgardaki adamla ve batı ayıyla;
Kemikleri tertemiz sıyrıldığında ve temiz kemikler dağıldığında,
Yıldızları olacak dirsekte ve ayakta;
Delirseler de akılları yerinde olacak,
Denizin dibine batsalar da tekrar çıkacaklar;
Aşıklar kaybolsa da aşk kaybolmayacak;
Ve ölümün hükmünün geçtiği bir yer olmayacak.
Ve ölümün hükmünün geçtiği bir yer olmayacak.
Denizin kıvrılmalarının altında
Boylu boyunca yatan onlar boşa ölmeyecek;
Gergide burulurken tendonlar koptuğunda,
Bir çembere bağlanmış, ama yine de kırılmayacaklar;
Ellerinde inanç ikiye bölünecek,
Ve tekboynuz kötülükler içlerinden geçecek;
Bütün uçları ayrılmış, çatlamayacaklar;
Ve ölümün hükmünün geçtiği bir yer olmayacak.
Ve ölümün hükmünün geçtiği bir yer olmayacak.
Artık martılar kulaklarında çığlık atamaz
Ya da dalgalar sahillerde gürültüyle kırılamaz;
Bir çiçeğin üflendiği yerde bir çiçek artık
Yağmurun darbelerine kaldıramaz kafasını;
Deli ve çiviler kadar ölü olsalar da,
Harflerin başları papatyalara çekiç gibi iniyor;
Güneşin altında ara vermek güneş kırılana dek,
Ve ölümün hükmünün geçtiği bir yer olmayacak.
-----şiirin orijinali--------
And Death Shall Have No Dominion
And death shall have no dominion.
Dead mean naked they shall be one
With the man in the wind and the west moon;
When their bones are picked clean and the clean bones gone,
They shall have stars at elbow and foot;
Though they go mad they shall be sane,
Though they sink through the sea they shall rise again;
Though lovers be lost love shall not;
And death shall have no dominion.
And death shall have no dominion.
Under the windings of the sea
They lying long shall not die windily;
Twisting on racks when sinews give way,
Strapped to a wheel, yet they shall not break;
Faith in their hands shall snap in two,
And the unicorn evils run them through;
Split all ends up they shan't crack;
And death shall have no dominion.
And death shall have no dominion.
No more may gulls cry at their ears
Or waves break loud on the seashores;
Where blew a flower may a flower no more
Lift its head to the blows of the rain;
Though they be mad and dead as nails,
Heads of the characters hammer through daisies;
Break in the sun till the sun breaks down,
And death shall have no dominion.
Sizi şiirle baş başa bırakıyorum:
Ve ölümün hükmünün geçtiği bir yer olmayacak.
Ve ölümün hükmünün geçtiği bir yer olmayacak.
Ölü adamlar -çıplak- bir olacaklar
Rüzgardaki adamla ve batı ayıyla;
Kemikleri tertemiz sıyrıldığında ve temiz kemikler dağıldığında,
Yıldızları olacak dirsekte ve ayakta;
Delirseler de akılları yerinde olacak,
Denizin dibine batsalar da tekrar çıkacaklar;
Aşıklar kaybolsa da aşk kaybolmayacak;
Ve ölümün hükmünün geçtiği bir yer olmayacak.
Ve ölümün hükmünün geçtiği bir yer olmayacak.
Denizin kıvrılmalarının altında
Boylu boyunca yatan onlar boşa ölmeyecek;
Gergide burulurken tendonlar koptuğunda,
Bir çembere bağlanmış, ama yine de kırılmayacaklar;
Ellerinde inanç ikiye bölünecek,
Ve tekboynuz kötülükler içlerinden geçecek;
Bütün uçları ayrılmış, çatlamayacaklar;
Ve ölümün hükmünün geçtiği bir yer olmayacak.
Ve ölümün hükmünün geçtiği bir yer olmayacak.
Artık martılar kulaklarında çığlık atamaz
Ya da dalgalar sahillerde gürültüyle kırılamaz;
Bir çiçeğin üflendiği yerde bir çiçek artık
Yağmurun darbelerine kaldıramaz kafasını;
Deli ve çiviler kadar ölü olsalar da,
Harflerin başları papatyalara çekiç gibi iniyor;
Güneşin altında ara vermek güneş kırılana dek,
Ve ölümün hükmünün geçtiği bir yer olmayacak.
-----şiirin orijinali--------
And Death Shall Have No Dominion
And death shall have no dominion.
Dead mean naked they shall be one
With the man in the wind and the west moon;
When their bones are picked clean and the clean bones gone,
They shall have stars at elbow and foot;
Though they go mad they shall be sane,
Though they sink through the sea they shall rise again;
Though lovers be lost love shall not;
And death shall have no dominion.
And death shall have no dominion.
Under the windings of the sea
They lying long shall not die windily;
Twisting on racks when sinews give way,
Strapped to a wheel, yet they shall not break;
Faith in their hands shall snap in two,
And the unicorn evils run them through;
Split all ends up they shan't crack;
And death shall have no dominion.
And death shall have no dominion.
No more may gulls cry at their ears
Or waves break loud on the seashores;
Where blew a flower may a flower no more
Lift its head to the blows of the rain;
Though they be mad and dead as nails,
Heads of the characters hammer through daisies;
Break in the sun till the sun breaks down,
And death shall have no dominion.
Monday, June 27, 2011
Big Long Now - Nirvana (Çeviri)
Nirvana'nın bu az bilinen ama mükemmel (ve depresif) şarkısı bir kaç gündür kafamın içinde dönüp duruyordu. Ben de intikam olarak onu Türkçe'ye çevirmeye karar verdim. Her Nirvana şarkısı gibi bazı sözleri anlaşılmıyor, bazı sözlerinin de anlamı anlaşılmıyor. Fazla sözü uzatmadan, Incesticide albümünden ve yıllar öncesinden gelsin:
Yeterince soğuk değil
Lütfen bu tarafı üste koyun
O içinden geçiyor
Şimdi yüzlerimizi gösterebilir miyiz?
İlginç değilim
O yeşile dönmüyor
Utanç verici olsa da
Şimdi yüzlerimizi gösterebilir miyiz?
Sonsuz tırmanış
Körüm
Neden duyamıyorum?
Renk körü
Konuşulan deyim
Aniden büyütülmüş
Körüm
Sırada bekliyorum.
Yeterince soğuk değil
Lütfen bu tarafı üste koyun
O içinden geçiyor
Şimdi yüzlerimizi gösterebilir miyiz?
İlginç değilim
O yeşile dönmüyor
Utanç verici olsa da
Şimdi yüzlerimizi gösterebilir miyiz?
Sonsuz tırmanış
Körüm
Neden duyamıyorum?
Renk körü
Konuşulan deyim
Aniden büyütülmüş
Körüm
Neden ben gösteriliyorum?
------Şarkının orijinali, bazı kısımlar yine de şaibeli-------
It's not cold enough
Please put this side up
She is moving through
Can we show our faces now?
I'm not interesting
She's not turning green
Shameful as it seems
Can we show our faces now?
Endless Climb
I am blind
Why can't I hear?
Color blind
Speaking a phrase
Instantly grown
I am blind
Waiting in line
It's not cold enough
Please put this side up
She is moving through
Can we show our faces now?
I'm not interesting
She's not turning green
Shameful as it seems
Can we show our faces now?
Endless Climb
I am blind
Why can't I hear?
Color blind
Speaking phrase
Instantly grown
I am blind
Why am I shown?
Yeterince soğuk değil
Lütfen bu tarafı üste koyun
O içinden geçiyor
Şimdi yüzlerimizi gösterebilir miyiz?
İlginç değilim
O yeşile dönmüyor
Utanç verici olsa da
Şimdi yüzlerimizi gösterebilir miyiz?
Sonsuz tırmanış
Körüm
Neden duyamıyorum?
Renk körü
Konuşulan deyim
Aniden büyütülmüş
Körüm
Sırada bekliyorum.
Yeterince soğuk değil
Lütfen bu tarafı üste koyun
O içinden geçiyor
Şimdi yüzlerimizi gösterebilir miyiz?
İlginç değilim
O yeşile dönmüyor
Utanç verici olsa da
Şimdi yüzlerimizi gösterebilir miyiz?
Sonsuz tırmanış
Körüm
Neden duyamıyorum?
Renk körü
Konuşulan deyim
Aniden büyütülmüş
Körüm
Neden ben gösteriliyorum?
------Şarkının orijinali, bazı kısımlar yine de şaibeli-------
It's not cold enough
Please put this side up
She is moving through
Can we show our faces now?
I'm not interesting
She's not turning green
Shameful as it seems
Can we show our faces now?
Endless Climb
I am blind
Why can't I hear?
Color blind
Speaking a phrase
Instantly grown
I am blind
Waiting in line
It's not cold enough
Please put this side up
She is moving through
Can we show our faces now?
I'm not interesting
She's not turning green
Shameful as it seems
Can we show our faces now?
Endless Climb
I am blind
Why can't I hear?
Color blind
Speaking phrase
Instantly grown
I am blind
Why am I shown?
Tuesday, June 14, 2011
Parabola - Tool (Çeviri)
Zar zor hatırlıyoruz
Bu değerli andan önce kimin ya da neyin geldiğini
Şu anda burada olmayı seçiyoruz
Dur, içeride kal
Bu kutsal gerçeklik, bu kutsal deneyim
Burada içinde olmayı seçiyoruz
Bu vücut, bu vücut beni taşıyan
Burada içeride yalnız olmadığımın hatırlatıcısı ol
Bu vücut, bu vücut beni taşıyan
Sonsuzluk hissi, bütün bu acı bir ilüzyon
Hayattayım, ben
Bu kutsal gerçeklikte, bu kutsal deneyimde.
Burada içinde olmayı seçiyorum.
Bu vücut, bu vücut beni taşıyan
Burada içeride yalnız olmadığımın hatırlatıcısı ol
Bu vücut, bu vücut beni taşıyan
Sonsuzluk hissi, bütün bu acı bir ilüzyon
Bu tanıdık meselin çevresinde fırıl fırıl dönüyor
Döne döne bir ağ örüyor her yeni deneyimle
Bunu kutsal bir hediye olarak tanı
Ve bu hayatta ve nefes alıyor olma şansını kutla
Bu beni taşıyan vücut kendi ölümlülüğümü hatırlatıyor bana
Bu ana sarıl, hatırla
Sonsuzuz, bütün bu acı bir ilüzyon
------şarkının orijinali-------
We barely remember
Who or what came before this precious moment
We are choosing to be here right now,
Hold on, stay inside
This holy reality, this holy experience
Choosing to be here in
This body, this body holding me
Be my reminder here that I am not alone in
This body, this body holding me
Feeling eternal, all this pain is an illusion.
Alive, I
In this holy reality, in this holy experience
Choosing to be here in
This body, this body holding me
Be my reminder here that I am not alone in
This body, this body holding me
Feeling eternal, all this pain is an illusion.
Twirling round with this familiar parable
Spinning, weaving round each new experience
Recognize this as a holy gift
And celebrate this chance to be alive and breathing
This body holding me reminds me of my own mortality
Embrace this moment, remember
We are eternal, all this pain is an illusion
Bu değerli andan önce kimin ya da neyin geldiğini
Şu anda burada olmayı seçiyoruz
Dur, içeride kal
Bu kutsal gerçeklik, bu kutsal deneyim
Burada içinde olmayı seçiyoruz
Bu vücut, bu vücut beni taşıyan
Burada içeride yalnız olmadığımın hatırlatıcısı ol
Bu vücut, bu vücut beni taşıyan
Sonsuzluk hissi, bütün bu acı bir ilüzyon
Hayattayım, ben
Bu kutsal gerçeklikte, bu kutsal deneyimde.
Burada içinde olmayı seçiyorum.
Bu vücut, bu vücut beni taşıyan
Burada içeride yalnız olmadığımın hatırlatıcısı ol
Bu vücut, bu vücut beni taşıyan
Sonsuzluk hissi, bütün bu acı bir ilüzyon
Bu tanıdık meselin çevresinde fırıl fırıl dönüyor
Döne döne bir ağ örüyor her yeni deneyimle
Bunu kutsal bir hediye olarak tanı
Ve bu hayatta ve nefes alıyor olma şansını kutla
Bu beni taşıyan vücut kendi ölümlülüğümü hatırlatıyor bana
Bu ana sarıl, hatırla
Sonsuzuz, bütün bu acı bir ilüzyon
------şarkının orijinali-------
We barely remember
Who or what came before this precious moment
We are choosing to be here right now,
Hold on, stay inside
This holy reality, this holy experience
Choosing to be here in
This body, this body holding me
Be my reminder here that I am not alone in
This body, this body holding me
Feeling eternal, all this pain is an illusion.
Alive, I
In this holy reality, in this holy experience
Choosing to be here in
This body, this body holding me
Be my reminder here that I am not alone in
This body, this body holding me
Feeling eternal, all this pain is an illusion.
Twirling round with this familiar parable
Spinning, weaving round each new experience
Recognize this as a holy gift
And celebrate this chance to be alive and breathing
This body holding me reminds me of my own mortality
Embrace this moment, remember
We are eternal, all this pain is an illusion
Parabol - Tool (Çeviri)
Tool'un birbiriyle bağlantılı iki nefis şarkısı var Lateralus albümlerinde: Parabol ve Parabola. Çevirilme sırası onlara gelmişti. Önce Parabol. Böyle buyurun:
Öylesine tanıdık ve dayanılmaz sıcak
Bu, şimdi bulunduğum bu biçim
Seni sarıyor, buradaki bu gerçeklik
Bu, şimdi bulunduğum bu biçim
Gözlerini öyle geniş geniş açmış ve umutlu
Gözlerini geniş geniş açmış ve umutluca yabani
Zar zor hatırlıyoruz
Bu değerli andan önce ne geldiğini
Burada olmayı seçiyoruz
Dur, içeride kal
Bu vücut, beni taşıyan
Yalnız olmadığımı hatırlatıyor
Bu vücut kendimi sonsuz hissettiriyor
Bütün bu acı bir ilüzyon
-----şarkının orijinali------
So familiar, and overwhelmingly warm
This one, this form I hold now
Embracing you, this reality here
This one, this form I hold now
So wide-eyed and hopeful
Wide-eyed and hopefully wild
We barely remember
What came before this precious moment
Choosing to be here, right now
Hold on, stay inside
This body, holding me
Reminding me that I am not alone
This body makes me feel eternal
All this pain is an illusion
Öylesine tanıdık ve dayanılmaz sıcak
Bu, şimdi bulunduğum bu biçim
Seni sarıyor, buradaki bu gerçeklik
Bu, şimdi bulunduğum bu biçim
Gözlerini öyle geniş geniş açmış ve umutlu
Gözlerini geniş geniş açmış ve umutluca yabani
Zar zor hatırlıyoruz
Bu değerli andan önce ne geldiğini
Burada olmayı seçiyoruz
Dur, içeride kal
Bu vücut, beni taşıyan
Yalnız olmadığımı hatırlatıyor
Bu vücut kendimi sonsuz hissettiriyor
Bütün bu acı bir ilüzyon
-----şarkının orijinali------
So familiar, and overwhelmingly warm
This one, this form I hold now
Embracing you, this reality here
This one, this form I hold now
So wide-eyed and hopeful
Wide-eyed and hopefully wild
We barely remember
What came before this precious moment
Choosing to be here, right now
Hold on, stay inside
This body, holding me
Reminding me that I am not alone
This body makes me feel eternal
All this pain is an illusion
Saturday, June 11, 2011
Irony - Beady Belle (çeviri)
Güneş parlıyorken iyi olan şey
Bunun sürmeyecek olmasıdır
Her bulutun bir ışık hüzmesi vardır
Ama ben yağmuru tercih ediyorum
Kaçacak boşluklar bırakmak bir zihin halidir
Her şeyini hiçbir zaman vermemek için
Her kışın ardında bir bahar vardır
Ama ben sonbaharı tercih ediyorum
Tanrı bir kapı kapattığında bir pencere açar
Neşe kalbini sarmaladığında hüznün tohumlarını saçar
İroninin güzelliği budur
Yüksükotunu harika yapan şey
Öldürücü özsuyudur
Her koyunun yünü kırkılmadan boyanır
Ama ben saçmalığı tercih ediyorum (*)
Kolay caddeler şehrinde sıkıcı olan
Yolda engebelerin eksikliğidir
Her merdiven seni aşağı ya da yukarı götürür
Ama ben kalmayı tercih ediyorum
(* bu kısmın çevirisi garanti kapsamında değil: "her insanın ciddiyetle sahiplendiği bir politik görüşü vardır, ama ben onların saçmalık dediği bir yaklaşımı tercih ediyorum" gibi bir anlam algıladım ve yansıtmaya çalıştım.)
------şarkının orijinali-----
What is good when the sun is shining
Is that it won't remain
Every cloud has a silver lining
But I prefer the rain
Leaving loopholes is a state of mind
To never give one's all
Everywinter has a spring behind
But I prefer the fall
When God closes a door he opens a window
When joy embraces your heart it cultivates sorrow
This is the beauty of irony
What makes the foxglove wonderful
Is the virulent sap
Every lamb is dyed-in-the-wool
But I prefer the crap
What is boring in Easy Street Town
The lack of obstacles in the way
Every stair leads you up or down
But I prefer to stay
Bunun sürmeyecek olmasıdır
Her bulutun bir ışık hüzmesi vardır
Ama ben yağmuru tercih ediyorum
Kaçacak boşluklar bırakmak bir zihin halidir
Her şeyini hiçbir zaman vermemek için
Her kışın ardında bir bahar vardır
Ama ben sonbaharı tercih ediyorum
Tanrı bir kapı kapattığında bir pencere açar
Neşe kalbini sarmaladığında hüznün tohumlarını saçar
İroninin güzelliği budur
Yüksükotunu harika yapan şey
Öldürücü özsuyudur
Her koyunun yünü kırkılmadan boyanır
Ama ben saçmalığı tercih ediyorum (*)
Kolay caddeler şehrinde sıkıcı olan
Yolda engebelerin eksikliğidir
Her merdiven seni aşağı ya da yukarı götürür
Ama ben kalmayı tercih ediyorum
(* bu kısmın çevirisi garanti kapsamında değil: "her insanın ciddiyetle sahiplendiği bir politik görüşü vardır, ama ben onların saçmalık dediği bir yaklaşımı tercih ediyorum" gibi bir anlam algıladım ve yansıtmaya çalıştım.)
------şarkının orijinali-----
What is good when the sun is shining
Is that it won't remain
Every cloud has a silver lining
But I prefer the rain
Leaving loopholes is a state of mind
To never give one's all
Everywinter has a spring behind
But I prefer the fall
When God closes a door he opens a window
When joy embraces your heart it cultivates sorrow
This is the beauty of irony
What makes the foxglove wonderful
Is the virulent sap
Every lamb is dyed-in-the-wool
But I prefer the crap
What is boring in Easy Street Town
The lack of obstacles in the way
Every stair leads you up or down
But I prefer to stay
Saturday, May 28, 2011
When the Levee Breaks - Çeviri
Yağmur yağmaya devam ederse, set yıkılacak
Set yıkılırsa kalacak hiçbir yerim olmayacak.
O acımasız set bana ağlayıp inlemeyi öğretti
Bir dağ adamına evini terkettirebildi
N'apalım, n'apalım, n'apalım.
Seni kötü hissettirmiyor mu
Evine giden yolu bulmaya çalışırken
Hangi yöne gideceğini bilemiyorsun?
Güney'e gidiyorsan
Yapacak iş yok,
Şikago'yu bilmiyorsan.
Ağlamanın sana yardımı olmaz, dua etmenin faydası yok
Hadi, ağlamanın sana yardımı olmaz, dua etmenin faydası yok
Set yıkıldığında, anam, taşınman gerek.
Dün bütün gece sette oturdum ve inledim,
Bebeğimi ve mutlu evimi düşünüp.
Gidiyorum, Şikago'ya gidiyorum... Şikago'ya gidiyorum... Üzgünüm ama seni alamam...
Aşağı gidiyorum... Aşağı gidiyorum şimdi... Aşağı gidiyorum...
(şarkı: Led Zeppelin, çeviren: Köksal)
-----şarkı'nın orijinali------
If it keeps on rainin', levee's goin' to break, [X2]
When The Levee Breaks I'll have no place to stay.
Mean old levee taught me to weep and moan, [X2]
Got what it takes to make a mountain man leave his home,
Oh, well, oh, well, oh, well.
Don't it make you feel bad
When you're tryin' to find your way home,
You don't know which way to go?
If you're goin' down South
They go no work to do,
If you don't know about Chicago.
Cryin' won't help you, prayin' won't do you no good,
Now, cryin' won't help you, prayin' won't do you no good,
When the levee breaks, mama, you got to move.
All last night sat on the levee and moaned, [X2]
Thinkin' about me baby and my happy home.
Going, going to Chicago... Going to Chicago... Sorry but I can't take you...
Going down... going down now... going down....
Set yıkılırsa kalacak hiçbir yerim olmayacak.
O acımasız set bana ağlayıp inlemeyi öğretti
Bir dağ adamına evini terkettirebildi
N'apalım, n'apalım, n'apalım.
Seni kötü hissettirmiyor mu
Evine giden yolu bulmaya çalışırken
Hangi yöne gideceğini bilemiyorsun?
Güney'e gidiyorsan
Yapacak iş yok,
Şikago'yu bilmiyorsan.
Ağlamanın sana yardımı olmaz, dua etmenin faydası yok
Hadi, ağlamanın sana yardımı olmaz, dua etmenin faydası yok
Set yıkıldığında, anam, taşınman gerek.
Dün bütün gece sette oturdum ve inledim,
Bebeğimi ve mutlu evimi düşünüp.
Gidiyorum, Şikago'ya gidiyorum... Şikago'ya gidiyorum... Üzgünüm ama seni alamam...
Aşağı gidiyorum... Aşağı gidiyorum şimdi... Aşağı gidiyorum...
(şarkı: Led Zeppelin, çeviren: Köksal)
-----şarkı'nın orijinali------
If it keeps on rainin', levee's goin' to break, [X2]
When The Levee Breaks I'll have no place to stay.
Mean old levee taught me to weep and moan, [X2]
Got what it takes to make a mountain man leave his home,
Oh, well, oh, well, oh, well.
Don't it make you feel bad
When you're tryin' to find your way home,
You don't know which way to go?
If you're goin' down South
They go no work to do,
If you don't know about Chicago.
Cryin' won't help you, prayin' won't do you no good,
Now, cryin' won't help you, prayin' won't do you no good,
When the levee breaks, mama, you got to move.
All last night sat on the levee and moaned, [X2]
Thinkin' about me baby and my happy home.
Going, going to Chicago... Going to Chicago... Sorry but I can't take you...
Going down... going down now... going down....
Sunday, May 22, 2011
Sunday, February 6, 2011
Tuesday, January 25, 2011
el azif
berfu, bütün bu sokaklar kanla yıkanacak
o gün taş üstünde taş kalmayacak berfu,
analar beşikteki bebeğini unutacak,
-sen unuttun beni çoktan-
o gün hatırlayacağım seni ben asıl berfu.
berfu, bu şehir, bu gördüğün binalar gerçek değil
hiçbir şey gerçek değil berfu, hepsi yalancı, hepsi yıkılacak, hepsi
parklar, okullar, sinemalar, alışveriş merkezleri...
sen şimdi uyuyorsun ya
o gün istesen de uyanamayacaksın berfu.
berfu, sabaha bunları hatırlamayacaksın
o umutlar ve planlarla dolu hayatına uyanacaksın
bir ara o anlar bir an gözünün önünden geçecek
bir nedensiz sıkıntı duyacaksın, bilemeyeceksin neden
berfu, bilmemen daha iyi şimdi
o gün en günahkarımız bile masum kalacak berfu.
sen şimdi kalan 5 saat uykunu uyu,
sonraki rüyaların güzel günlere dair olsun berfu.
o gün taş üstünde taş kalmayacak berfu,
analar beşikteki bebeğini unutacak,
-sen unuttun beni çoktan-
o gün hatırlayacağım seni ben asıl berfu.
berfu, bu şehir, bu gördüğün binalar gerçek değil
hiçbir şey gerçek değil berfu, hepsi yalancı, hepsi yıkılacak, hepsi
parklar, okullar, sinemalar, alışveriş merkezleri...
sen şimdi uyuyorsun ya
o gün istesen de uyanamayacaksın berfu.
berfu, sabaha bunları hatırlamayacaksın
o umutlar ve planlarla dolu hayatına uyanacaksın
bir ara o anlar bir an gözünün önünden geçecek
bir nedensiz sıkıntı duyacaksın, bilemeyeceksin neden
berfu, bilmemen daha iyi şimdi
o gün en günahkarımız bile masum kalacak berfu.
sen şimdi kalan 5 saat uykunu uyu,
sonraki rüyaların güzel günlere dair olsun berfu.
Subscribe to:
Posts (Atom)